1. Seyahatlerde Ahmet'in nereye gideceğimizden haberi olmuyor, programı hep ben yapıyorum. Moskova'da ilk sabah kahvaltımızı Cafe Puşkin'de yaptık ve kendisinin aklını aldım. Ortam, servis, yemekler her şey harikaydı. Burası bizi çok etkiledi, havaya soktu.
Bu fotoğrafı Instagram'a da koymuştum. Rusya'da kalbur üstü mekanlarda çantalar için meğer böyle puflar varmış. İlginç. |
Mekanın tuvaleti de böyle alengirliydi. |
2. Red October Çikolata Fabrikası şehirden başka yere taşınınca o bina sanatın, sanatçının dostu bir kompleks olmuş. Strelka Design Institute'a bağlı Strelka Bar kah Karaköy, kah Bebek sahil mekanı tadında, keyifli bir yer. Hemen karşıda Cathedral of Christ the Saviour var. Güneşi batırmak için çok keyifli bir yer.
Sosyal mesajlı coaster: No parks, gardens or squares were built in the last 10 years in Moscow. |
Kızıl Meydan'daki GUM alışveriş merkezinin içinde bir bistroda da güzel şeyler yemiştik. Mekanın adını şimdi hatırlamıyorum. Burada da eski blogumuzda tarifini verdiğim, smietana'lı okroşka yemiştim. Çok güzeldi, çok keyif aldık. Tabii mutlaka gidilmelik bir yer diyemem. Cafe Puşkin dışındaki yerler için öyle bir iddiada bulunamam. Bilhassa yurt dışı tatillerde yokuşun tepesine çıkıp da terliyken bir soğuk limonata içen anın coşkusuyla o dükkanı dünyanın en iyi limonatacısı ilan ediyor diye düşünüyorum.
Fakat alışveriş merkezinin içinde bir de Gastronome No1 diye bir market var ki ben ömrümde böyle market görmedim. Ömrümde ürünlerin hiç raf yerine, maun kitaplıkların içinde satıldığını da görmedim. Marketin ürün gamını yok, yok şeklinde özetleyebiliriz. MacroCenter yanında Bim gibi kalıyor. Son gün olsaydı sağlam alışveriş yapar dönerdik ama o gün sadece Ahmet'e şu Historic Ales of Scotland setini aldık, ben de deniz iğdesi çayı aldım.
Nev-i şahsına münhasır Moskova'da bir de White Rabbit'e gidelim istiyordum ama fırsat olmadı.
No comments:
Post a Comment